İçindekiler
Günlük hayata yaptığımız pek fazlaca huy var. Öyle ki bu alışkanlıklar yanlış olsa da yapmaya devam ederiz. Hatta sorun olmadığı ve kendinizin doğru bir şey yaptığınızı sanabilirsiniz. Umursamamak ile başlamış olan bu alışkanlar ile aslen sizin iyiye gittiğiniz söylenemez. İslam dininde de yasaklanan pek fazlaca şey vardır. Maalesef pek çoğu insan bu hatanın farkında değil. Gelin bu içeriğimizde artık sakınmanız gereken birkaç alışkanlığa hep birlikte bakalım.
Yüz üzeri yatmak
Yüzüstü yatmak haram değildir. Ancak Peygamber Efendimiz (asm) bu yatış şeklini müsait görmemiştir. Peygamber Efendimiz, mescidde bu halde yatan birisini uyandırmış ve şöyle ki buyurmuştur: “Bu halde yatmak Allah’ın sevmediği bir yatış şeklidir. Görüldüğü üzere, Peygamber Efendimiz yüzükoyun yatmayı uygun görmemiş ve “Allah’ın sevmediği bir yatış” şekli bulunduğunu bildirmiştir. Bu nedenle -Müslüman olmayanlara benzeme niyeti olmaksızın- yüzüstü yatmak, haram yada günah değilse de, adaba aykırı olduğu gibi sünnet sevabından yoksun kalmaya neden olur. İslâmiyet; hangi vakitlerde uyumanın doğru, hangi vakitlerde uyumanın yanlış oluşundan tutun; uyumadan ilkin ve uyandıktan sonrasında neler yapılması gerektiğine varıncaya kadar, uykuyla ilgili de tüm âdap esaslarını tespit etmiştir.
Başkalarının Özel Hayatını Araştırmak
İslam, Özel yaşamın gizliliğine saygı duyar. Onun açığa vurulmasına karşı çıkar. Özel yaşamın gizliliğinin korunmasından yanadır. Nitekim Kuran’da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey inanç edenler! Kendi evinizden başka evlere geldiğinizi fark ettirip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu, sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız. Orada kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size “Geri dönün!” denilirse derhal dönün. Çünkü bu, sizin için daha pak bir davranıştır. Allah yaptığınızı bilir.”
Uyurken ayakları kıbleye uzatmak
Uyku bir istirahat vasıtası, gün boyu yorulan vücut makinasının dinlenmesine yardımcı olması, bir sonraki güne daha zinde ve canlı bir şekilde başlanmasına vesile olduğu için de nimet olmuştur. Ancak bu nimeti yerli yerinde kullanmak lâzımdır. Çünkü, uykuya ihtiyacımız kadar kullanmadığımız zaman bizi pek çok dünya ve âhiret nimetlerinden yoksun edecek bir şekle girebilmektedir. Bundan ötürü bir gaflet ânı olan uyku vaktini iyi ayarlamak, sadece ihtiyacımız miktarınca istifâde etmek unutmamamız gereken bir husustur. Bir hadis-i şerifte uykuyu ölümün küçük kardeşi olarak vasıflandıran Peygamber Efendimiz şu sebeple uyku ve ölümün Cennette bulunmadığına işâret buyurmaktadır. İşte ölümün kardeşi olan uykuya dalmadan ilkin, o ânımızın ibâdet arasında geçmesi için hazırlıklı bulunmakta büyük fayda vardır. Nasıl ki, ölmeden ilkin olası fazlaca duâ, ibâdet, zikir ve hizmetlerimizle ona hazır olmaya çalışıyorsak, uykudan önce de aynı halde hazırlıklı bulunmak gerekir. Gözümüzü bu dünyada kapattığımız gibi ancak kabirde açmak şeklinde oldukça defa aklımıza getiremediğimiz bir hakikat mevcut. Zaten mü’min her vakit ve fırsatta dünyaya gönderiliş maksadını düşünmek, yaratılış gayesini algı etmek durumunda değil midir? İşte uyumadan önce neler yapılması gerektiğini, nasıl bir hazırlık içinde bulunmak gerektiğini Peygamberimizin tatbikî sünnetinden öğreniyoruz.
Peygamber Efendimiz yatağa girmeden önce abdest alır, bazı duâlar okur, cephesi kıbleye gelecek biçimde sağ avucunu sağ yanağına koyar, tefekkür ve zikir arasında uykuya dalardı. Seher vakti de erken kalkar, huzur ve huşû arasında Rabbinin dergâhına yönelirdi. Peygamberimizin uyku ânı bizimki şeklinde değildi. Onun gözleri uyusa da, kalbi uyumaz, gaflet arasında bulunmazdı. Kıble cihetinin diğer yönlerden farklı olarak mukaddes bir mânâsı vardır. Bütün Müslümanların her gün beş zaman namaz için durdukları bir yöndür. Her mü’minin sâdece ibadet için yöneldiği kıbleye tâzim etmek, hürmet imlemek gerekir. Bundan dolayı gerek yatarken, gerekse uyanıkken kıbleye karşı ayakları uzatmak mekruhtur, İslâm âdâbına uygun düşmez. Bilhassa yatarken olası fazlaca kıbleye karşı ayak uzatmamak lâzımdır. Ancak yatağı başka türlü sermek mümkün olmuyor, ayak tarafı mecburen kıble tarafına geliyorsa, bunda bir zaruret olduğu için bir sakınca olmaz.
Alay Etmek
İstihza kısaca alay etmek, bir insanı hor görmedir ya da bir insanla söz, makale veya hareketle eğlenme, onu aşağılama anlama gelir .Alay etmek, İslamın hoş görmediği davranışlardandır. Alay etmek de psikolojik bir rahatsızlıktır. Yalancılık gibi, kıskançlık benzer biçimde alay etmek de insanı içten içe çökertir. Alay ettiği kişilerin düşmanlığını çeker. Herkes ondan uzak durmak ister. İnsan kendini büyük görmezse, alay etme alış kanlığından kurtulabilir. Bunun şeklinde insan kişiliğine hürmet duyarsa, yeniden bu rahatsızlık tan kurtulabilir.
Falcılara inanmak
Cincilere ve büyücülerin, söylediklerine, yaptıklarına inanmak, bazen doğru çıksa bile, Allah’tan başkasının her şeyi bildiğine ve her dilediğini yapacağına inanmak olup, küfürdür. Büyü öğrenmek de, öğretmek de haramdır. Müslümanları zarardan korumak için öğrenmek de haramdır. Hayırlı iş yapmak için de haram işlemek, büyü çözmek için büyü yapmak da caiz değildir. Büyü yaparken, küfre sebep olan bir şey yapmak küfürdür. Böyle olmazsa, büyük günahtır. Hadis-i şerifte (Büyü icra eden ve yaptıran ve bunlara inanan bizlerden değildir) buyuruldu. Burçlara bakılırsa fal açmak da hurafedir. Her burçta doğan aynı karaktere sahip olsa, tüm dünyadaki insanlar burç sayısı kadar kısaca 12 karakterli olurlar. Aynı burçta dünyaya gelen iki kişiden biri âlim, diğeri zalim, biri sert, öteki yumuşak olabilir. İnsanların karakterlerini burçlar belirleme etmez. Siftah olarak alınan parayı çeneye sürmek, güvercine kağıt çektirmek, konuk giden evi 3 gün süpürmemek, salı günü yola çıkmamak, sabunu elden ele vermemek, kötü bir şey söylendiği zaman eliyle bir yere tıklayarak şeytan kulağına kurşun demek, cenazede küreği birinin eline vermeyip yere atmak, lohusa kadının kırkı çıkıncaya kadar, dışarı çıkmaması, yanında birinin bulunması, hatta yanına bir süpürge olsun koymalı demek, kırkı çıkmamış iki evladı birbirinin yanına getirmemek bâtıl inançtır. Hıdrellezi, Nevruzu, Noeli kutlamak, dert ve istek için yatırlarda bulunan ağaçlara çaput bağlamak, türbelere mum dikmek, cenazeyi yüksek sesle tekbirle yada marşla götürmek, matem işaretleri taşımak, çelenk götürmek caiz değildir.
Yalan Söylemek
Tabiki yalan söylemek kötü bir şey. Hatta hepimiz yanlış bulunduğunu biliyoruz. Belki de bu maddenin listede yanlış olmasını bile saçma bulabilirsiniz. Ancak gerçek şu ki günümüz insanlarında yalan söylemek artık basit ve oldukça normalmiş şeklinde görünür. Normal olan şeyinde yapılma ihtimali her zaman fazla olur. Allah, insanları yalandan kaçınmaya ve doğru olmaya çağırır. Nitekim Kuran’da şöyle ki buyrulmaktadır: ”… Yalan sözden kaçının!” , ”…Emrolunduğun benzer biçimde dosdoğru ol!” Yüce Allah, doğruluğu, adaletle hükmetmeyi, asılsız ve hileden uzak durmayı herkesten istemektedir. Peygamberimiz de doğruluğa sarılmayı emretmektedir . 0, doğruluğun iyiliğe, iyiliğin de cennete; yalanın kötülüğe, kötülüğün ise, cennetten yoksun edeceğini bildirmiştir.3 Bu anlamına gelir ki, insan, yalan söylemeyi alışkanlık haline getirirse, kötülüklere yakın olur. Bunun sonunda da cezalandırılır. Aklını kullanan herkes, yalan ve hilenin ne kadar kötü olduğunu bilir. Ancak, aklını iyi kullanamayanlar, yalan ve hile ile elde ettikleri geçici yararları kar zannederler, halbuki, onlar zarar etmişlerdir.
Kıskançlık
Kıskançlık yani haset, bir arkadaşımızın veya başkalarının başarılarını çekememektir. Onların yaptıkları, başardıkları işler karşısında eziklik duymaktır. Başkalarının üstünlüklerini çekememek, kötü bir huydur, ruhsal bozukluktur. çoğu kıskanç kişiler, bazen çılgınca işler de yapabilirler. Kıskançlık, onları saldırgan yapar. Yahut kıskandığı kişiye akıl almaz zararlar vermesine yol açar. Ama sonunda yine de kıskanç olan kişinin kendisi zarar görür. Kuran’ı kerim, kıskançlığı reddederken, aç gözlülükten korunmuş kimselerin gerçek mutluluğa ulaşacaklarını bildirir. Başkalarını kıskanmamalı, onlara imrenmeliyiz. imrenmek, onların iyi hallerine özenmek demektir. imrenilecek insanları da takdir etmek gerekir. Ahlak açısından buna “gıpta etmek” denir. Peygamberimiz de bunu teşvik etmiştir. insan gıpta ederek yükselebilir.
Alkollü İçki İçmek
Alkolün bedende yaptığı yol açtığı çok çeşitli hastalıklardan başka, ruhsal bir takım zararları da vardır. Onun ruhi zararları daha çok, zihin, dikkat, bilinç ve irade üzerinde görülür. Ayrıca ümitsizlik ve karamsarlık doğurur. Trafik kazaları, cinayetler, aile kavgaları ve hukuka aykırı her çeşit eylemde alkolün etkisi görülür. Ayrıca ruh ve akıl hastalıklarında da alkolün etkisi unutulmamalıdır. Bireysel ve toplumsal zararlara yol açan alkollü içkiyi dinimiz de açık hükümlerle yasaklamıştır. Kuran’da içkinin yasaklanması aşama aşama gerçekleşmiştir. En sonunda Yüce Allah, şöyle buyurmuştur: “Ey inananlar! içki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi olan pisliklerdir. Bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz.” 1 İslam içkiyi yasaklamakla akla önem vermiştir. Çünkü alkol, aklı baştan alır. Aklın kontrolünü kaybetmesine yol açar .
Tartışma post Hakkında